EMRE DAĞDELEN
Altyapılarda en büyük hüner!..
Altyapılarda en büyük hüner!..
Altyapılarda en büyük hüner gelecek inşa etmek. Vizyon sahibi ekipler bu noktada elzem. Ne tek başına antrenörler ne de tek başına yöneticiler bunu başarabilir. Bizlerin altyapı oynadığı zamanlar ile bugünler arasında uçurumlar var ve bu uçurumlar maalesef bir çok noktada hayat buluyor. Bunlar hem artı hem de eksi noktada. Tecrübeli ve nitelik yönünden kendini geliştirmiş olan antrenörler altyapıların hiç bir noktasında çok fazla görev almak istemiyor. Burada temel nokta tabii ki ekonomik düzeyin düşük olması. Oyuncu yetiştirirken antrenörde yetiştirmek ve tabii ki organizasyonda görev alan yöneticilerinde farklı bakış açısından yaklaşmalarını sağlama noktasında olmasını sağlamak tecrübeli antrenörler ile biraz daha kolay yol alınacak bir durum. Ekip olmak bu noktada çok önemli. Başlangıç zayıf olunca birbirinin kötülüğünü isteyen bireylerden kurulu çarpık sistemler oluşuyor. Tabii ki burada olan genç sporcuların ve buraya emek harcayan insanların uzaklaşmasını sağlamak olarak geri dönüyor. Ekip sağlam olunca oluşan sistem her yönden güvenli ve sağlam temeller üzerine dayalı olarak başlıyor ve oluşan sorunlar büyümeden çözülüyor. Bütün antrenörlerin sistem içinde değerli olduğunu bilmesi bunun hissettirilmesi ile oluyor. Bu doğal olarak o organizasyonda ilerisi için hayal kuran oyunculara yansıyor. Unutmamak lazım ki, "siz insanlara nasıl servis yaparsanız o şekilde size servis yaparlar."
Bu zor mu? Olabilir ama kolay ile gideceğiniz mesafe belli. A takım ile koordineli çalışan altyapı koordinatörü ve baş antrenör altyapı ekibini aynı şekilde yönetecektir. Bu da bize şöyle bir şema çıkartır, Spor Okulu + Minik Takım + Küçük Takım + Yıldız Takım + Genç Takım =A TAKIM... Altyapının şanı spor okuludur, orada yetişen oyuncular üzerine diğer takımlar beslenmeye başlar, o zaman kulübün dominant antrenörü/antrenörleri bu idmanlara katılmalı ve gerek oyuculara gerekse antrenörlere geri bildirimler vermeliler. Haftalık yapılacak olan toplantılarla hedef ve bulunan yer ile ilgili istişare yapılmalı, burada tüm antrenörler söz alarak fikirlerini çekinmeden söylemeli, beyin fırtınası her zaman fayda getirir ve ana hedefe hep beraber gidilmesini sağlar.
Tüm antrenörlerin belirlenmiş programlarla antrenmanlara girmesi ve uygulamada buna önem vermeleri iş disiplini açısından önemli. Diğer türlü, "hadi birde bunu yaptırayım" durumu ortaya çıkar ve dikkatli gözlerden kaçmayacak olan bu durum, akıllarda "?" yaratır. "Benim aklımda abi program" cümlesinin dillerde pelesenk olması kötüye giden bir işarettir. Burada kontrol mekanizması önemli bir yer tutar. Hepimizin kendi kendini kontrol etmesi istenilen bir durum olması ile birlikte sistemin oluşması ve sorumluluk duygusu oluşması için bu mekanizmayı oluşturmak yine önemli bir yer tutar.
Adaletli antrenör dışsal baskının oluşmasını engeller. Günümüz basketbol altyapılarında ailelerin müdahalesi gözle görünür bir şekilde yer almakta. Her aile çocuğunun ve dolayısı ile kendilerinin harcadıkları emeğin ilerleyen zamanlarda pozitif olarak geri dönmesini istiyorlar. Bunda da haksız değiller. Bu zaten her iş kolunda böyle. Bunu aşabilmenin başlangıç noktası aile ile oluşacak olan diyalogların altyapı koordinatörü ve baş antrenör ile yürütülmesi, gerek duyulan anlarda takım antrenörü ile paylaşılması olacaktır diye düşünüyorum. Bu sayede hem antrenörünüzü korumuş olursunuz hem de bu konuşmanın etkisinin oyuncuya negatif olarak dönmesini sağlarsınız. Günümüz altyapı oyuncularının bakış açısı oldukça geniş ve bir çok bilgiye sahip olarak antrenmanlara ve maçlara geliyorlar. Farkındalığı yüksek olan bu sporculara yaklaşımınız "adalet" temelli olursa ekipte daha dik ilerleme sağlar.
Doğru ve gerçekçi hedefler, kalıcı başarıları yani oyuncu yetiştirmeyi getirecektir. Burası zaten benim açımdan en önemli noktayı çağrıştırıyor. Erken gelişim sağlayan sporcuları maalesef pivot bölgelerinde oynarken görüyoruz. Minik, küçük ve yıldız takım seviyelerinde fiziksel üstünlükler takımlara maç kazandırabilir. Burada sorunu aslında hepimiz biliyoruz. Ya gerçek anlamda pivot oynayacak kadar uzamazlarsa o çocuklara ne olacak. Hemen söyleyeyim genç takımda bu çocuklar dış oyuncu pozisyonuna çekilmeye çalışılacak ama yıllardan beri maalesef pivot oyuncu fundamentali alan bu çocuklar dış oyuncu pozisyonuna uyum sağlayamayıp A takıma çıkamayacak ve gittikleri deneme idmanlarında elenerek kariyerlerine erken son vermek zorunda kalacaklar. Bunun önüne vizyonel bakış açısını sisteme katarak aşabiliriz. Bütün oyunculara oyun kurucu fundamentali vererek yetiştirirsek bunun önüne geçebiliriz. Şunu düşünebilirseniz, "ben yapmıyorum ama rakiplerimiz pivot oynatıyorlar onlara tutmak için bende mecburen uzun oyuncuma tutturuyorum. Alan savunması yaparak çocukları geriye götürmek istemiyorum." Altyapılarda alan savunmasına/gömülü adam adama savunmaya taban tabana karşı biri olarak burada ki düşüncem savunmada doğal olarak uzun oyuncu tutabilir bununla beraber hücumda 5 dışarıda oynatıp topla daha oynamalarını ve inisiyatif almalarını sağlayabilirsiniz. Burada Hurşit Baytok abimin yıllarca savunduğu "motion offence" sisteminin özellikle altyapı takımları için bulunmaz nimet olduğunu düşünüyorum.
Son olarak belirtmek istediğim başka bir durumda "oyuncunun hata yapma lüksü olması." Oyuncu hata yapmadan doğruyu bulamayacaktır. Oyucuyu korumak amaçlı oyun dışına alma durumu dışında, (arka arkaya hata yapıp özgüvenini kaybetme haline gelmesi) sahada olumlu bir iş yapana kadar oyun dışına alınmaması gerekiyor. A takımlar performans takımı olduğu için antrenörler bu noktada doğal olarak farklı düşünecekleridir bununla beraber altyapılarda hedef oyuncu yetiştirmek olduğu için buna dikkat edilmesi gerektiğidir. Zaten belli seviyeye kadar oyuncu değiştirme konusunda mecburiyetler var lakin oyuncuya bunu yapılmasının mecburiyette olmadığının hissettirilmesi, ilk önce oyuncuları kazanmasınız arkasından da maç kazanılması sağlayacaktır. A takıma çıkan genç arkadaşların oyun zekasının gelişmiş olması ve özgüvenlerinin oturmuş olması bu yollardan geçiyor diye düşünüyorum.
Bunların yanında tabii ki taviz verilmemesi gereken noktalarda var. Antrenörlerin iş ahlakı kadar, oyuncularında iş ahlaklarının yüksek olması gerekiyor ve burada disiplin ilk sırada yer alır. Oyuncunun antrenman malzemesinden, antrenmana zamanında gelmesi, antrenöre ve takım arkadaşlarına gerek antrenman gerekse maçlarda ki yaklaşımları, jest, mimik ve negatif konuşmalara verilen tavizler takıma sirayet eder ve antrenörün etkisi azalır. Burada antrenörlerin kendi yaklaşım tarzına uygun modeli takımına yansıtmaları gerektiğini ve bu noktalara taviz vermemeleri gerektiğini düşünüyorum. Sadece bu davranışlarda bulunan sporculara ilk takım ve toplum içerisinde değil bire bir yapılıp sporcudan alınacak geri bildirimin saha içinde nasıl olacağının gözlenmesi ve düzelmemesi durumda ona göre hareket edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sahada eşit olmak, otoriterin oluşmasında birinci sırada yer alır...