Site En Üstü 728x90 - 970x90 (bball)

15-02-2017 GENEL

Naumoski: Senin tecrüben yok dediler

Anadolu Efes Kulübü tarafından art arda yapılan törenlerle isimleri ölümsüzleştirilen, Türk Basketbolu’nun bugünlere gelmesinde başrolü oynayan iki kahraman Aydın Örs ile Petar Naumoski, başarının nasıl geldiğini Milliyet’e anlattı, perde arkasında yaşananları, hatıraları aktardı...

Naumoski: Senin tecrüben yok dediler
Önce sondan başlayalım. Farklı bir ülkede basketbol oynadıktan 20 yıl sonra bile, Türkiye’ye basketbolu sevdirenlerin başında geliyor denmesi, formanın ölümsüzleştirilmesi... Naumoski neler hissetti o gece?
“Gurur duydum. Her sporcu için çok önemli bir andır bu. Böyle bir alışkanlık Avrupa’da yok. NBA’de oluyordu. Bana nasip oldu. Bu başarı tabii ki benim değil, törende de söylediğim gibi o günkü tüm kadronundu, Efes organizasyonunundu. Beni en çok mutlu eden de neredeyse tüm ekibin o törende olmasıydı.” 
 
Geç de olsa güzel
Peki Aydın Hocam... Kısa bir süre önce de aynı duyguyu siz yaşadınız. Sizin hislerinizi dinlesek...
“Bu örnek uygulamayı geç de olsa başlattıkları için başta Tuncay Bey ve bütün Efes camiasına teşekkür borçlu olduğumu söylemiştim. Zaten ekrandan eski görüntüler gösterildiğinde insan o yıllara gidiyor, duygusallaşıyorsunuz. Petar’ın da söylediği gibi bunu başlatmış olmaları çok güzel, örnek teşkil edecektir. Orada bulunmak bizim için bir görevdi. Naumoski bu kulübe gelmiş geçmiş en iyi yabancı olarak öne çıkıyor. Benim antrenörlük kariyerimde çalıştığım en iyi sporculardan, hatta belki de en iyisiydi. Orada hep beraber bütün takım olarak o duygusallığı yaşamak çok özel anlardı.” 
Fedakârlık yapardı
Sizinle konuşmalarımızda çalıştığınız sporcular içinde hep farklı yere koyuyorsunuz... Naumoski’yi farklı kılan neydi?
 “İyi sporcunun düzgün hayatının olması, kendisine dikkat etmesi, çok iyi çalışması gerekir. Naumoski müthiş çalışırdı. İdmana erken gelir, en geç çıkardı. Biz Türk oyuncuları forse ederdik, ‘hadi daha hızlı, daha iyi’ diye ama Naumoki’ye söylemeye gerek kalmazdı. Koraç Kupası’nı kazandığımız yıl, kasığından ağır bir sakatlık geçirmişti. Çok kritik bir Panionios deplasmanına gideceğiz, Doktor Bülent Aksoy ‘Petsy oynayamaz’ dedi. Benim için de sporcunun sağlığı önceliklidir, ‘İstersen sen burada kal, gelme’ dedim. Ama o gelmek istedi. Takım sahaya çıkacakken de, ‘ben de soyunayım, kenarda oturayım’ dedi. Maç başladı Ufuk’u oyun kurucu oynatıyorum. Baskı yapıyorlar, küçük bir salonda oynanıyor, tribünler tıklım tıklım, Ivkovic de antrenör. 13 sayı civarında geriye düştük, oyuna girmek istediğini söyledi. Emin misin dedim, ısrar etti. Bütün dikkatler ona çevrildi, Ufuk da rahatladı, takım da... Kazandık ve kupaya kadar giden yol açıldı. O da benim için önemli bir örnekti, takımın başarısı için kendisini ortaya koydu.” 
 
Naumoski’nin farklı planları var mı?
“Belki antrenör olarak bir teklif gelirse kabul ederim ileride. Tabii ki bunun için iyi bütçe olması lazım, güçlü yapı lazım. Şimdi Obradovic çok iyi antrenör diyoruz ama nerede antrenörlük yaptığı da önemli. Panathinaikos’ta da Fenerbahçe’de de Avrupa’nın en büyük bütçelerine sahip. O bütçeler olmasa, finansal sıkıntılar yaşansa antrenör bir şey yapamaz. İmkanlar iyi olursa, iyi antrenör de kendisini gösterebilir.”
 
Bu durumda ileride tekrar Türkiye’ye gelebileceğin mesajını çıkarabiliriz!
“Bilmiyorum. Ama biraz zor artık. Benim en fazla kredim Efes’teydi. Efes bir sürü antrenör değiştirdi, fazla başarılı olamadı, ben 4 sene önce ‘neden bana şans vermiyorsunuz’ diye sordum. Bana senin tecrüben yok dediler. 25 sene basketbol oynadım ama tecrübem yoksa, tamam dedim. Aslında Djordjevic, Obradovic, son olarak da Jasikevicius gibi oyunculuktan direkt antrenör olabilen örnekler var.
Sen ne istiyorsan yaz!

İlk kontratını imzalamadan önce, neden Avrupa’da final primlerinin olmadığını sormuştun. O zamanlar Türk Basketbolu için bu hayalken, sen nasıl inandın?
“Sadece final değil, ikinci tur için de prim yoktu. O sırada yanımda tercüme eden kişi Oktay Mahmuti’ydi, ben de kendisine neden primler yok diye sordum. Pano Natof ağabey, ‘Sen ne kadar istiyorsan yaz. Biz şu ana kadar ilk turu bir kez geçtik’ dedi. Ben başarabileceğimizi söylemiştim, zaten o sene finale çıktık.” 
 
Türkiye’de unutamadığın iyi ve kötü neler var?
 “Kötüleri unuttum, iyiler kaldı sadece. Onların başında da Efes’te yaşadığımız aile birlikteliği vardı. Hâlâ zaman zaman buluşup yemek yememiz, aynı sıcaklıkta konuşmalarımız bunun ispatı.” 
 
Bu kadar uzun yıllar Türkiye’den ayrı kalmana rağmen Türkçe muazzam. Çok kısa sürede öğrendiğin de söyleniyor, bunun sırrı ne, Makedonya’da Türkçe konuştuğun arkadaşların var mı?
“Yok, burada Efes’te idareci olan kardeşim Özgür Alyüz’le konuşuruz bazen. Genelde de mesaj atarız. Eğer buraya gelmeden önce bu röportaj söylenseydi, Türkçe dersi alır gelirdim...”
 
Türk yoksa, başarı zor! 
Yabancı gelir, istatistiklerine bakar, parasını alır gider. Kadroda 3-4 tane Türk oyuncu yoksa, istikrarlı bir biçimde başarılı olmak bence çok zor
 
Sizin döneminizdeki Efes ile bugünkü Efes arasındaki fark nedir? O efsaneyi yaratan isimler olarak Koraç zaferinin ardından neden bir Euroleague şampiyonluğu yaşamadık 20 yıl içinde...
AYDIN ÖRS: İstikrar çok önemli. Bir antrenörü getiriyorsanız ona güveneceksiniz. İlk sene başarısız olduğunda hemen gönderirseniz sistemi kuramazsınız. Özeleştiri olarak söylersem, Efes’te her sene antrenörler, oyuncular değişiyor. Bu şekilde istikrar olmaz. İkincisi son yıllarda çok yetenekli Türk oyuncuların ortaya çıkmaması ya da dakika alamaması, yabancı oyuncuların zaman zaman kalitesindeki düşüşler... 
 
Sizin için yapılan törenlerde, sahip olduğunuz aile havasını hissettik. Bugün o yakalanamaz mı, sıkıntı yabancı sayısı mı?
NAUMOSKI: Bence yüzde 100 öyle. En önemlisi takımda bir temel olması lazım. O temele sen eklemeler yaparsın. O temel yoksa her sene 5-6 oyuncu değişirsin, yine temeli güçlendiremezsin. O temelin güçlü olması için de yerli oyuncu olmalı. Yabancı gelir, istatistiklerine bakar, parasını alır gider. Kadroda 3-4 tane Türk oyuncu yoksa, istikrarlı bir biçimde başarılı olmak bence çok zor.
 
Bunu söylüyoruz ama bir yandan da Fenerbahçe’ye bakıyoruz. Türkler oynamıyor ama başarı geliyor. Yabancı sayısının yüksek olması, kulüpler için avantaj mı, dezavantaj mı sorusu ortaya çıkıyor...
AYDIN ÖRS: Fenerbahçe, Efes, Daçka gibi güçlü bütçeleri olan takımlar için tabii ki avantaj. 8-9 tane, belki 10 tane yabancı getiriyorsun. Fenerbahçe’dekiler nispeten daha kaliteli yabancılar ama oradaki olay, Obradovic’e duyulan güven. İlk sene Obradovic başarılı olamadı ama ona güvenildiği için, yavaş yavaş o bina inşa edildi, onun istediği takım konsepti oluştu. Ama Türk basketbolu için baktığımızda tabii ki bence sayı fazla. 

Aydın hoca bana inanırdı

Aydın hocam top Naumoski’de 20 saniye kalır, çok top kullanırdı eleştirileri vardı. O takımda Ufuk Sarıca, Volkan Aydın, Tamer Oyguç gibi isimler de bulunuyordu. Sizin için zor olmaz mıydı bu durum, şikayet eden çıkmıyor muydu?
“Bizim takımı izleyenler biz hızlı hücum yapmayız sanıyordu. Ama öyle bir şey yok. Bizim takımın bir kapasitesi vardı. 6-7 oyuncuyla oynuyorduk ve dolayısıyla topun kıymetini bilmemiz gerekiyordu. Naumoski’nin oynadığı yıllarda Avrupa’nın en az top kaybeden takımıydık. Koraç Kupası’nı kazandığımızda, Stefanel’de, Bodiroga, Fucka, Gentile, Blackman, yarı finalde yendiğimiz Team System’de Djordovic, Mayers, Dan Gay gibi yıldızlar oynuyordu. Biz bu takımları o sistemle yenebilirdik, öyle oynadık. Petsy’nin önemli özelliği hep garantiye gitmesiydi. Yanındaki oyuncu koşuyorsa pası atmaz, hep sete oturturdu.” 
 
Naumoski söze giriyor...
“Biz hızlı hücum yapardık ama çok net olurdu. Riske girmezdik. Zaten set hücumlarında iyiydik. Benim birebirlerim iyiydi, pota altında Tamer ve Conrad vardı, dışarıdan Ufuk, Volkan, Evliyaoğlu, hatta 4 numaradan Mirsad da üçlükleri sokabiliyordu. Böyle olunca biz garantiye giderdik. Bir de ilk senelerde kural değişikti. Faullerde ilkini atarsan ikinciyi atıyordun. Aydın abi de bana inandığı için faul yapacakları zaman sende kalsın top derdi.” 

 

Para için hiç oynamadım
- Aydın hocanın antrenmanlarının sert ve yoğun geçtiği söylenir. Buna rağmen sen öncesi ve sonrası da çalışıyordun. Bu motivasyonun kaynağı neydi?
“Benim için spor ve basketbol oynamak bir zevk. Şu anda da spora devam ediyorum. Yani para için oynamamıştım. Ben zaten Jukoplastika’dan gelmiştim. Orada da aynı şekilde çalışıyorduk. Bu nedenle çok zorlanmadım, ilk kez lider olarak o kadroya girdik. Türkiye’ye gelmemin nedeni Aydın Örs’tü. 1992’de Federasyon iki yabancıya izin verdiğinde tüm takımlar iki pota altı oyuncusu almıştı, sadece Efes bu hakkını bir uzun, bir guarddan yana kullandı. Ondan sonra da herkes biliyor, nasıl başarılı olduğumuzu. Bu nedenle Aydın abiye teşekkür etmek lazım.”
 
Önemli olan nerede fayda sağlayacağın
 
Peki Aydın hocam siz Naumoski’yi nerede görüyordunuz basketbol sonrasında. Bir siyaset deneyimi oldu, şimdi Federasyon başkanı ama saha içi de yakışmaz mıydı?
“Oyun zekası üst seviyede olan birisi olduğu için çok rahatlıkla antrenörlük yapabilirdi diye düşünüyorum. Ama kendi tercihi, ülkesinde siyasete girdi, şimdi yöneticiliği seçti. Zaman zaman eski oyuncularıma takılıyorum. Damir Mrsiç, Ömer Onan gibi isimlere coachluk yapın diyordum. Ama onun belki daha zor olduğunu düşünürek yöneticiliğe yöneldiler ama Naumoski’nin durumu farklı. Önemli olan nerede daha faydalı olacağına inanması.”
 
‘Yine yıldız olurdum’
 
Şu lafı da çok duyarız; o zaman basketbol böyle değildi. Aydın hocam sizce Naumoski, günümüzün tempolu basketbolunda olsa da aynı şekilde yıldızlaşır mıydı?
“Naumoski kendisini olduğu duruma çabuk adapte edebilen, çok zeki bir oyuncuydu. Zaten oyun zekası olmayan bir oyuncu, ne kadar yetenekli olursa olsun bir yere gelmesi zor. Dolayısıyla bugün de genç bir Naumoski’nin yine çok iyi oynayacağını, çok iyi yerlere gelebileceğini söyleyebilirim, bence farketmezdi. 
 
Aynı soruyu Naumoski’ye de sorayım. Şimdi izlerken, ben olsaydım şöyle yapardım dediğin anlar oluyor mu?
“Bence bugün çok iyi guardlar yok. Şu anda en iyisi Teodosic deniyor. Karşılaştırma yapmak için aynı ülkeden söyleyeyim; bence Djordjevic daha iyi oyuncuydu. İddialı olacak ama bugün de olsa, çok rahatlıkla bu sistemde aynı oyunumu oynardım. “

F.Bahçedaha şanslı

Milano maçında sizin döneminizdeki gibi geri düşse de pes etmeyen bir Efes izledik. Naumoski Efes’in ve Türk takımlarının şansını nasıl buluyor?
“Türkiye’den 4 takım oynuyor, bunlardan 3 tanesinin ilk 8 için çok şanslı olduğunu görüyoruz. Son maçlarda iyi oynuyor takımlarımız. Fenerbahçe’de zaten Obradovic gibi bir faktör var. Obradovic’in oyunculardan daha yukarıda olması, her istediğinin yerine getirilmesini zorunlu kılıyor, bu yüzden daha şanslılar tabii...”

Kaynak: Ümit Avcı / Milliyet

HABERE YORUM YAZIN

DİĞER GENEL HABERLERİ
Detay Sağ 1 - 300x300 (google)
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Detay Sağ 2 erboy  - 300x250